İzmir Medya Platformu Üyesi Gazeteci ve Yazarlar ile bir araya gelen Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Türkiye’de Tarım ve Gıda sektörüne yönelik bilgi kirliliği oluşturarak kamuoyunun yanıltıldığını kaydeden Bakan Pakdemirli, “Türkiye Tarımsal hasılada Avrupa’da birinci sırada. İthalatçı ülkeden ihracatçı ülke konumuna geldik.Tarımsal İhracatımız 3,7 Milyar $’dan 17 Milyar $’a ulaşmıştır. Tarımsal ihracatımızı tam 4.5 kat artırdık. Tarımsal GSYİH 36 Milyar TL’ye ulaştığını belirterek, Tarım ve gıda ile ilgili olumsuz propagandaların gerçekleri yansıtmadığını açıkladı.
İzmir Medya Platformu Üyesi Gazeteci ve Yazarlar ile buluşmasında Tarım ve Gıda sektörüne yönelik önemli açıklamalarda bulunan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli bakanlığını ilgilendiren konularda yanlış algıları düzeltmek ve farkındalık oluşturmak için seçimden sonra yeni bir çalışma başlatacaklarını kaydetti.
ALGI OPERASYONARINA MARUZ KALIYORUZ
Türkiye’de tarımın bittiği herşeyi dışardan alan ithal eden ülke olduğumuz propagandası yapıldığını kaydeden Bakan Pakdemirli, kendileri üzerinden hükümete karşı bir algı operasyonu yapılmaya çalışıldığını belirterek, tarım ve gıda sektöründe yalan ve iftiralarla karşı karşıya kaldıklarını açıkladı.
Tarım sektörünü tamamen liberal ve serbest piyasa ekonomisi gibi yönetmenin çok doğru olmadığına düşündüğünü kaydeden Bakan Pakdemirli, bakanlığını ilgilendiren konularda tarım sektörünün nereden nereye geldiğini verdiği rakamlarla açıkladı.
TARIMSAL HASILADA AVRUPA’DA BİRİNCİYİZ
Türkiye’nin 2017 rakamları ile 53.4 milyar dolar tarımsal hasılaya sahip olduğunu İthalatın ise 12.6 milyar dolar olduğunun altını çizen Bakan Pakdemirli, “İhracatın ithalatın hasılayı karşılama oranı % 135. Bugünkü rakamlarla 18 milyar dolar ihracatımız var.Bizden sonra ikinci sırada bulunan Fransa’nın bile 36 milyar dolar ihracatı var” şeklinde konuştu.
Tarımsal ihracatı tam 4.5 kat artırdıklarını vurgulayan Bakan Pakdemirli sözlerini şöyle sürdürdü:
Türkiye’yi ithalatçı ülke olmaktan çıkartarak ihracatçı ülke konumuna getirdik. Türkiye bugün Sofralık zeytinde dünya da 3. sırada, zeytinyağında ise 2.sıradayız. Küçükbaş hayvanda Avrupa’da birinciyiz.Büyükbaş hayvanda ise Fransa’dan sonra ikinci sıradayız. Tavukta, balıkta net ihracatçı konumdayız. Bu gibi birçok tarım gıda hayvancılık alanında dünyada sayılı bir yere sahip ülkeyiz. Avrupa’da tarımsal hasılada birinciyiz.
TÜRKİYE’NİN BİR BAŞARI HİKAYESİ VAR
Aslında burada Türkiye’nin çok ciddi bir başarı hikayesi var. Türkiye’nin mevcut başarı hikayelerinin üzerine yeni başarı hikayeleri yazmamız lazım. Ama yeni başarı hikayeleri yazmak geçmişe göre çok daha zor. Ancak her nedense algısı son derece düşük. Tarım Bakanlığı bugüne kadar kendini anlatamamış. Şimdi biz bununla ilgili gerekli hazırlıkları yapacağız. Seçimlerden sonra bu algıyı değiştirecek bazı çalışmalarımız olacak. Bu algıyı yükseltmeliyiz. Ben her zaman söylüyorum. Tarım savunma sanayisinden daha önemli. Niye daha önemli. Çünkü en temel yiyecek maddesidir. En temel ihtiyaçtır. Bir ülkenin teknolojisi olabilir, uçakları olabilir herşeyi olabilir ama en nihayetinde gıdası olmak zorunda..
PATATES’DE GERÇEKLER ÇARPTIRILIYOR
Birisi çıktı bakan Patates ekimini yasakladı dedi. Bu bilerek yapılan bir söylemdi. Türkiye’de yıllık 4.5 milyon ton patates üretiliyordu. Dünya da Patates tüketimi ortalaması 34 kg iken, Türkiye’de 50 kg patates tüketiliyor. Türkiye patates tüketiminde önde olan bir ülkedir.1998 yılında patates alanlarının karantinaya alınması ile ilgili bir karar alınmış. Bu patates hastalıkları siğil ve benzeri hastalıkları ile alakalı. 20 yıl boyunca buraya patates ekemezsiniz. Başka şeyler ekebilirsiniz. Son derece teknik bir konu. İthalata izin verdiniz üreticiyi bitirdiniz deniliyor. Türkiye’nin aylık 350 bin ton kadar tüketimi var. Bir erken uyarı sistemimiz var biz oradan herşeyi takip ediyoruz. Biz işimizi iyi biliyoruz. 15-20 gün hasat gecikecek. Geçen yıldan da biraz eksik var. Spekülatif bir fiyat hareketi olmasın diye bizimde yönlendirmemizle bir miktar ithalata izin verdik. Ama öyle bir zamanda izin verelim ki hasat gelmeden bu işler bitmiş olsun dedik. Ödemişte hasat en erken Haziran sonlarına doğru. Biz Nisan ayının 20’sine kadar süre için izin verdik. Ayrıca bir kota tanımladık. Bu kota da tüm Türkiye’nin ihtiyacının yüzde 5’idir. Ancak bunlar ciddi şekilde çarpıtıldı.
PARA VE MEVKİYE BOYUN EĞMEYİZ
Daha büyük çarpıtma yalan ise ithalatı sayın bakanın danışmanı olduğu firma yapacak deniliyor. Biz bu işin sorumluluğunun bilincindeyiz. Bizim ailemizi Türkiye’de herkes tanıyor para ve mevki için kimseye boyun eğmeyiz. Ancak sürekli iftiralarla uğraşmak zorunda kalıyoruz. Biz sofralık Patates ithalatına izin veriyoruz. Ama dondurulmuş patates getirecekler diye yazılıyor. Benim etik dışı bir işe girmeyeceğim bilinmesine rağmen çarpıtma yapılıyor.
ÖNÜMÜZDEKİ 25 YILDA GIDA ÜRETİMİNİ YÜZDE 50 ARTIRMAMIZ LAZIM
önümüzde ki 25 yılda gıda üretimini % 50 daha fazla artırmamız gerekir. Bunu artırmak zor bir ev ödevi. Geçmişe göre daha planlı bir çalışma yürütmemiz lazım. Tarımın birkaç tane de yapısal sorunları var. Yapısal problemlerin çözülmesi içinde zamana ihtiyaç var. Bizim bu işleri yapacak hem azmimiz hem de kadrolarımız, hem de programımız var. Ancak seçim beklentileri biraz öteledi. seçim sonrası lansmanını yapacağımız çok ciddi bir programımız var. Bu programda yapısal süreçlerde Türkiye’nin daha iyileşmesine yönelik bir program. Ama şundan emin olun bu kadrolar ne yaptığını biliyor. Çok büyük bir bakanlık. 81 ili dolaşıyoruz. Ben temel prensibim ya hastaya veya ağaçtan düşene danışacaksın. Ben zaten üretimin içinden gelen bir insanım. Bu nedenle biz çiftçiye danışıyoruz. Problemlerin çoğuna zaten vakıftım. Bütün çarpıtmalara rağmen Anadolu da halkımızın bize büyük bir teveccühü var.
BİZ SOKAK EFSANELERİ İLE DEĞİL, RAKAMLARLA KONUŞURUZ
Türkiye’yi samana muhtaç ettiler diyorlar.Türkiye’nin samanla ilgili bir problemi yok. Birisi 150 bin dolarlık ithalat yapmış. Peki ihtiyacın ne kadarı bu. Onbin de birinden daha aşağı.
Yabancıların bir lafı var.Rakamları konuşmaya başladın mı? Şimdi konuşmaya başladın denilir. Türkiye’yi ekmeğe, buğdaya muhtaç ettiniz deniliyor. Buda çok büyük bir yalan, sokak efsanesi. Türkiye’nin buğday ithalatı var mı? Evet var.
Ülkemiz yıllık buğday üretim miktarı ortalama 21 milyon ton, tüketim miktarı ise 19-20 milyon tondur. Üretimimiz tüketimimizi karşılamaktadır.
Ülkemizin yıllık 4 milyon ton civarında buğday ithalatı bulunmakta olup söz konusu ithalat büyük ölçüde artan mamul madde (un, makarna, bisküvi, irmik ve bulgur) ihracatımız için gerekli ham madde ihtiyacının karşılanmasına yönelik olarak Dahilde İşleme Rejimi kapsamında gerçekleşmektedir. Bu sayede yurtiçi ürün arzı üzerinde baskı oluşmaksızın dışarıdan alınan ürünler işlenerek katma değeri yüksek mamul madde olarak pazarlanmaktadır.
Bilindiği üzere un, makarna, bulgur, bisküvi, irmik gibi buğday mamulleri ihracatı ülkemiz ekonomisine uzun yıllardır katma değer kazandırmaktadır. Nitekim ülkemiz dünya un ihracatında 2002 yılında 11. sırada yer alırken 2005 yılından itibaren yıllara göre 1 ve 2. sırada yer almıştır.
Yine ülkemiz dünya makarna ihracatında 2002 yılında 7. sırada yer alırken 2005 yılından itibaren 2. sırada yer almıştır.
2002’den bugüne yapılan ithalat-ihacata baktığımızda 15 milyar $’lık 54 milyon ton buğday ithalatına karşılık, buğday karşılığı olarak 27 milyar $ tutarında 68 milyon ton ihracat gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla bu süre zarfında ülke ekonomisine 12 milyar $ katma değer sağlanmıştır. Bu durum da ülkemiz net ihracatçı konumundadır.
100 MİLYONU GEÇEN BİR EKO SİSTEMİ BESLİYORUZ
1980’li yıllarda 40 milyon nüfusumuz varken kendi kendine yeterli ülke efsanesi oluşturulmuş. Bugün 82 milyon nüfusumuz, 5 milyonda mültecimiz, 40 milyonda turist var. Şu an 100 milyonu geçen bir eko sistemi beliyoruz şu an.
Kendi kendine yeten 7 ülkeden biri gibi duygusal ve dogmatik terimlere ihtiyacımız yok.Katma değerli ürünler üreteceğiz.Mesela tohumda. Patateste tohum getirdiğiniz zaman 1.500 Avro’ya alıyoruz.Biz yurt dışına sattığımızda 800 dolara satıyoruz. 1.500 Avro niye yurtdışında kalsın. Bizimde çok yeni patates çeşitlerimiz var. Burada ki yeterliliğimizde 150 bin tondan 1 milyon 50 bin ton’a gelmiş.Tarlada yüzde 70’ler seviyesindeyiz. Onu da yüzde yüzlere çıkarmalıyız.
TÜRKİYE’DE ARAZİ BÜYÜKLÜĞÜ 60, FRANSA’DA 420, İNGİLTERE’DE 940
Diğer taraftan Türkiye’de atıl arazileri harekete geçirmemiz lazım.Ekilmeyen arazileri vergisi yükseltilebilir.Atıl arazileri üretime katmamız lazım. Türkiye’de 6.5 milyon hektar sulanabilir arazimiz var.2 milyon hektarı da sulamaya açmamız gerekiyor.Bu bizim için büyük bir ödevi.Bunu başaracağız. Sulanabilir arazi ile üretim miktarı da yüzde 30 artacak.
Ölçeği büyütmemiz lazım.Türkiye’de ortalama arazi büyüklüğümüz 6 hektar. Yani 60 dönüm. Bu Fransa’da 420 dönüm, İngiltere’de 940 dönüm. Ölçeği büyütürsek problem kalmaz.
ET TÜKETİMİMİZ 6 KG’DAN 15 KG’A KADAR ÇIKTI3 YILDA BU SORUNU ÇÖZECEĞİZ
Türkiye’de Et’te zaman zaman ithalat yapıyoruz ki ben geldiğimden bu yana da pek yapmadık. Ama ihtiyaç olursa onu da yaparız. Toplum bu konuda hassas ve biz gerekli mesajı aldık. Bizim aldığımız tedbirlerle de 3 sene içinde bu alanda neticeleri alacağız. Et’te Karkas ağırlığını artırma hedefimiz var. Karkas ağırlığı 180 kilodan 274 kiloya geldi. Biz bunu 320 kiloya çıkarmayı hedefliyoruz. Doğum aralıkları şu an 2.11. Biz bunu biraz daha yükselttiğimiz zaman Türkiye’nin et ithalat etmesine bir daha ihtiyaç olmayacak. Türkiye aslında 2.5 misli et üretimini artırmış. 420 bin tondan 1.1 milyon tona gelmiş. Ama ihtiyaç şu anda 1.2 milyon ton. Peki bu kadar artışa rağmen neden et ithal ediyoruz.Bir nüfus artışı. Diğer taraftan toplumda artan refahla birlikte toplumumuz daha fazla et tüketmeye başladı. 6 kg et tüketirken bugüne geldiğimiz bu tüketim 15 kg’a kadar çıkmış. Avrupa’da da 15-20 kg arasında bir tüketim var.
EKONOMİK BİR TAARUZ YAŞADIK
Türkiye’nin ekonomik anlamda bir durgunluk yaşadı. Ama bunda en nihayetinde dış etkenlerde iç etkenlerde vardır. Türkiye’nin başarı hikayesini sürdürmemesi için birtakım iç ve dış olaylar yaşadık. 15 Temmuz darbe girişimi yaşadık.Ekonomik bir taarruz yaşadık. Ülkemiz içinde bunu gerekçelendirecek hiçbir gelişme yok iken döviz 4 TL’den 7.5 TL’ye çıkıyor. Peki bunu çıkartan yurt içi bir operasyon mu? Hayır değil. Türkiye zaman zaman dış odaklı darbeler yaşıyor. Ama bazen de düşmanı dışarıda da aramamak lazım.Bizim muhalefet partilerimiz yurtdışında Türkiye’yi şikayet ederek algısını bozmaya çalıştı.
İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ TANZİM SATIŞA SICAK BAKMADI
Tanzim satışlar konusunda da açıklamalarda bulunan Bakan Pakdemirli, Hal yasası ve perakende yasası ile üretici ve tüketiciyi daha yakınlaştıracak bir çalışma başlattıklarını belirterek, “Tanzim satışlar konusu belediyelerin bu konuda yasal görevi var. Talebi olan illerin hepsine açtık. Ama İzmir bize bizim koyduğumuz kuralların dışında kurallar koymaya kalktı. Beraber yapalım dedik ama İzmir Büyükşehir Belediye başkanı bu topa girmek istemedi.Tahmin ediyorum siyasi saiklerle yapılmadı. Genel Başkana sordu. Genel başkanları da hayır dedi. Vatandaş siyasi bakış açısına kurban edildi” diye konuştu.
BEN İZMİR’DE YAŞAYACAĞIM VE BU KENTLE İLGİLİ MÜCADELEM DEVAM EDECEK
31 mart seçimlerine ilişkinde konuşan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, “İzmir’e bir CEO seçilecek. O CEO’nun halka dokunan bir özelliği olmalı. İzmirli bugüne kadar başka sebeplerle oyunu başka yere verdi. İzmir bu defa projesi olanla olmayanı ayıracak. İzmir’in bu halinden herkes memnunsa gidelim aynı partilere oy verelim. Ben memnun değilim. Şehrin yapısı insanın mutluluğunu etkiliyor. Görev beni Ankara’ya götürdü. Ama benim İzmir ile ilgili mücadelem devam edecek. Çünkü ben hayatımın geri kalanını İzmir’de geçirmek istiyorum” dedi.
KASADA PARA DOLU DEYİP YAPILMASI GEREKEN YATIRIMLARI YAPMAMAK İZMİR İÇİN ÖVÜNÜLECEK BİRŞEY DEĞİLDİR
Pakdemirli, “İzmir için bizim kasamız para dolu deniliyor. Ben bankada yönetim kurulu üyeliği de yaptığım için iyi bilirim. Kasa para dolu demek bankacılık teriminde söylüyorum tembel bilanço demektir. Bilançonuzda belli miktarda, belli bir oranda yatırım yapmak gerekir.Yani eğer kasanızda fazladan para bekliyorsa yapmanız gereken yatırımları yapmıyorsunuz demektir. Yarınlarda vatandaşın ihtiyaç duyduğu hizmetleri erteliyorsunuz demektir. Bunlar İzmir için övünülecek şeyler değildir. Başta siyasetçiler ve Medya olmak üzere toplumun tüm paydaşlarına ciddi görevler düşüyor. İzmir Medyası olarakta doğrulara sahip çıkılmalı” dedi.
Görüntüleme Sayısı: 97