Birkaç gün önce Ankara’da bir eğlence mekânında bir cinayet işlendi. Onur Şener isimli genç bir müzisyen öldürüldü. Korkunç cinayet Ankara’da bir eğlence mekânında meydana geldi. Sanatçı Onur Şen, istek parça nedeniyle çıkan tartışmada ağır yaralanarak hayatını kaybetti. Yaşanan olay adeta Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Olay, gece saatlerinde Çankaya ilçesinin Çayyolu semtindeki bir eğlence mekânında meydana geldi. Mekâna gelen grup, o sırada sahnede olan müzisyen Onur Şener’den istek parça istedi. Müzisyen Şener ise şarkıyı bilmediğini belirterek çalmadı. Bunun üzerine gruptan üç kişi müzisyenle sözlü olarak tartışmaya başladı, tartışma büyüyerek kavgaya dönüştü. Mekân çalışanları ile müşterilerinin araya girmeyi kavga sonlandırıldı. Eğlence mekânının kapanması yakın saatte ayrıldıkları öğrenilen grup, bu sırada evine gitmek üzere iş yerinden çıkan Onur Şener’e saldırdı. 3 kişi ellerindeki cam şişelerle Şener’i darp etti. Olayı gören vatandaşların ihbarı üzerine gelen polis ekipleri kavgayı ayırdı. Boğazından cam parçalarıyla ağır yaralanan ve hastaneye sevk edilen Şener, şah damarı kesildiği için tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Şener’i öldürdüğü belirtilen şüpheliler adliyeye sevk edildi ve üçü kasten adam öldürme suçlaması ile tutuklanarak cezaevine kapatıldı, iki kişi ise adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı.
Buraya kadar olan durum bir adli vakanın oluşmasıdır. Asıl mesele bundan sonrasıdır. Yine medyada çıkan haberlerden öğrendiğimize göre cinayet zanlısı üç kişiden ikisi Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda iş müfettişi yani bürokrat yani “devlet memuru”, diğeri de TAİ’de mühendis. Yani bakıldığında “aklı başında olması gereken” adamlar. Ancak zanlılardan İlker K.’nın iki, mühendis Semih S.’nin bir suç kaydı (taksirli yaralamadan) bulunuyormuş. KPSS sonunda devlet görevine alınacak her memur için adli sicil kaydı esastır ve işe başlarken alınır, özlük sicil dosyasına koyulur. TAİ gibi ciddi bir kurumda da aynı işlem mutlaka yapılıyordur. Bugün bakkal dükkânına çırak alınırken bir akıllı bir bakkal dahi adli sicil belgesi istiyor. Çünkü hiç kimse devlette suç kaydı bulunan biri ile çalışmak istemez. Peki, bu kişiler bu görevlere alınırken “adli sicil belgesi” istenmemiş mi? İstenmemiş ise neden istenmemiş? İstenmiş ise adli sicil kaydı olan kimse nasıl bu görevlere alınmış? Çok uzun yıllar devlet görevinde bulunmuş biri olarak söyleyelim ki eskiden devlet görevine alınacak herkesin yedi göbek sülalesi araştırılırdı. Değil kişinin kendisinde, birinci derece akrabalarında bile bir suç kaydı varsa kişi ona göre değerlendirilirdi. Bu durumda söz konusu zanlılar nasıl bu görevlere gelmişler anlamak zor. Eskiden devlet memuru denilince ağır oturaklı, sorumluluklarını bilen saygın kişiler akla gelirdi. Kız isterken bile devlet memuru olmak bir saygınlık ve güvenilirlik payesi olurdu. Vatandaşın nezdinde şimdi bu kişiler devlet memurluğunu da erozyona uğratmış olmuyorlar mı?
Bu işin bir boyutu. Diğer boyutu daha vahim. Yahu devlet memuru olan bir iş müfettişi ve bir mühendis nasıl böyle bir sebepten cinayet işler? Akıl alır gibi değil. Okumuş yazmış adamsın sen, hiç mi aklın başında değildi? Sen bir şarkı iste, şarkı söyleyen o şarkıyı bilmediğini söylesin. Israr edince de kareoke dedikleri bir sistemle söylesin. Sen de canlı söyle diye tartış. Adam da bilmediği için söyleyemiyor ve sen kalk, adam istediğim şarkıyı söylemedi diye dışarıda bekle sonra da adamın boğazını camla kesip öldür. Bir şarkıcı bir şarkıyı bilmediği için söylemedi diye adam öldürülür mü? Tamamen akıl dışı bir cinnet hali. Hadi diyelim ki içki içtin, sarhoş oldun sarhoşken böyle bir olayı yaptın. Ama devlet memurunun “asarı gizlenmeyecek ölçüde” içki içip ortalığa düşmesi de suç, en azından disiplin suçu. Ha eğer uyuşturucu kullanmışlar ise bu zaten devlet memurluğundan “tard edilmek” için yeterli bir sebeptir. Ancak bu zanlılar tüm bunları göz ardı etmişler. Bu işin toplumsal boyutu üzerine Prof. Dr. Arif Verimli hoca da şunları söylemiş; “Bu muhtemelen alkol ya da madde etkisinde ‘sen benim dediğimi nasıl yapmazsın’, ‘sen benim kim olduğumu biliyor musun’ şeması taşıyan üç ahlaki sınırsız kişinin (ahlaki sınır tanımayanlar) vicdan, irade ve düşüncesinin öfkeyle flulaşmasıyla işlenmiş ‘tam bir güç zehirlenmesi cinayetidir’. İster bürokrat, ister eğitimli, ister eğitimsiz olsunlar. Dürtüsünü denetleme sorunu olan, ağır psikopatoloji taşıyan narsist yapılı kişiler, reddedilme ve dediklerinin yapılmaması halinde öfke patlaması yaşarlar. Karşısındakilere muhakkak ölümlü ya da ölümsüz zarar verirler.”
Bu yaşımıza geldik, sahnede istediği şarkıyı okumadı diye adam öldürülmesini de ilk defa duyduk. Bizim gençlik yıllarımızda öyle kolay cinayet haberi duymazdık. Cinayet işlemek çok büyük bir suç, katil damgası yemek de çok büyük bir utanç vesilesi idi. Şimdi trafikte yol vermekten, istek şarkıyı okumamış olmaya kadar en küçük bir tartışma bile cinayetle sonuçlanabiliyor. Toplumsal açıdan bu durum kabul edilebilir değildir. Ne oluyor bize de her gün onca cinayet işleniyor bu ülkede? Bir insanın canına kıymak bu kadar kolay mıdır? Onur Şener’in küçük çocukları yetim kaldılar. Ne yiyip ne içecekler, nasıl yaşayacaklar? Biz ne zaman bu kadar vahşileştik? Nasıl izah edilebilir o küçük çocuklara babalarının bir şarkı yüzünden öldürüldüğü? Ne oluyor bize? Değerlerimiz giderek yok oluyor. Sanırız temel sebeplerden biri de bu.
Görüntüleme Sayısı: 133