“İnsanlara kendini vermemek, hiçbir şey vermemek demektir.”
Beğendiğim anlamlı sözlerden biridir bu. Daha doğrusu yaşadıkça görüp, öğrendiğim ve de insanlarla diyaloglarımda hep bu söz aklıma gelir. Nitekim bu köşemde başarılı olmuşlara yer vermeye çalıştım. Kısacası, ünlülerin başarı öykülerini okuyarak notlar almaya çalışırım. İçinde bulunduğumuz Nisan ayının ilk gününde “şakalara” takıldım ve sonra, yani 14 gündür “Ramazan fıkralarıyla” karışık günlük olayları ele aldım. Tabii ki asrın oyunu olan “futbola” yer verdim.
Ve ben de yazımın giriş cümlesindeki söze uyumlu olarak insana “kendini veren” sanatçı dostlarımı birer birer gözden geçirip besteci-müzisyenlerle ressamları aradım. İşte bugün ressam, şair, öğretmen dostlardan Foça ve Ayvalık’ta tualine “renklerin dansını” aktararak bizlere sunan Bedri Karayağmurlar’ın yüzlerce eserine göz attım. Tamam! her şey güzel oldu; Amma ve de lakin, bu pandemi telaşı arasında bu çalışmalarını nasıl gerçekleştirebildiğini sordum. İşte sorularım ve anlattıkları:
– Salgın döneminde sanatçı olmak nasıl bir şey, sizi etkiledi mi?
Pandemi dönemini Ayvalık’ta eve kapanarak geçirmeye çalıştık. Dostlarımız arkadaşlarımız ve yakınlarımızla olabildiğince korunarak, yan yana gelmeden iletişimi sürdürdük. Sergi, galeri, konser ve diğer sanat alanlarına hiç gidemedik. Bu yalıtılmış yaşantı sıkıcıydı; ancak, bu süre içinde, hem resim çalışmalarımı, hem de yazılarımı düzenleme gibi işlerimi yapma olanağı bulduğum. Bu sürecin, benim için aynı zamanda verimli geçtiğini düşünüyorum.
– Siz epey serginizi açtınız, bu dönem nasıldı?
İkinci yıl, duruma alışmaya başladık galiba; karma sergilere katılmaya başladım. Pandeminin ilk yılında online etkinliklere katıldım. Yavaş yavaş açılma eğilimleri arttıkça, etkinlikler de yoğunlaştı. 2021 Aralık’ta Pagos Yayınları’nın yayımladığı ikinci kitabım, Denemeler (Günlük Yaşam ve Sanat) kitabımın tanıtımı için A Galeri’de kısa süreli bir sergi düzenledik. Sergi süresi içinde, söyleşi, imza günü düzenledik. Ankara’da Zafer Çarşısı’ndaki Devlet Galerisi’nin Ankara Büyük Şehir Belediyesi desteğiyle yeniden açılışı onuruna düzenlenen sergiye katıldım. İstanbul Beşiktaş Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde açılan “Yolu Trabzon’dan Geçenler Sergisi’ne de katıldım. İzmir dışındaki bazı etkinliklere gittim. İzmir’de sergiler yoğunlaşmaya başladı. Yazar, şair dostlarla etkinliklere, söyleşilere de gidiyorum.”
– Ayvalık sizi nasıl etkiledi, bu şiirlerinize, resimlerinize yansıdı mı?
Ayvalık, güzel bir kent. Altyapı sorunlarına karşın, Ayvalık’ta yaşamaktan hoşnutum. Burada yaşayıp, onunla ilgili çalışmamak olası mı? Ayvalık ile ilgili çok sayıda resim yaptım. Şiirler, öyküler ürettim. Daha da önemlisi, ürettiğim her çalışmamın altına mutlaka “Ayvalık” yazıp tarih düştüm.”
– Resimlerinizde kentten esintiler de var, sessiz ve sakin bir yerde resim yapmak nasıl bir şey?
Çalıştığım yer sakin olsa da, duygularım, düşüncelerim uysal ve sakin değil. Bu nedenle üretmeyi sürdürüyorum.”
– Siz soyut resim yapıyorsunuz, soyut nedir, doğada soyut şeyler var mı?
İnsan yaratısı her şey soyuttur. İnsanların soyutu bilmemeleri, düşünme ve üretme etkinliğinde gerçekleşenlerin soyutluğunu ortadan kaldırmaz. Anadolu halı ve kilimlerindeki motifler soyut biçimler değil mi? Kullandığımız nesneler, bindiğimiz araba, oturduğumuz sandalye, yemek yediğimiz masa ve her şey, doğal yapılar değil. Belirli işlerin ve işlevlerin soyutlanmış formları değil mi bunlar? Soyut kavramı ile soyut sanat yapıtları, düşünsel ve estetik yaratma süreçleridir.
– Genelde küçük yerlere gidenler çevre bulamamaktan yakınır, Ayvalık ne durumda? Siz çevre oluşturdunuz mu? Ayvalık mı, İzmir mi?
Ayvalık bu açıdan sıkıntı yaratan yerlerden değil. Ayrıca, gittiğiniz yerde ne beklediğinize bağlı bu durum. Hem komşularımızla hem de sanatçı dostlarımızla ilişkilerimiz olumlu. İzmir’de olmak beni her zaman mutlu eder. İzmir’de ailem, dostlarım, evim ve atölyem var. Ayvalık, İzmir geliş gidişleri çok besleyici. Bu böyle sürüp gidecek. Zaman zaman İzmir, zaman zaman Ayvalık.”
– Okuyucularımıza nasıl bir mesaj yollamak istersiniz?
Sanatsız kalmayın. Kendi düşünsel ya da estetik yargılarınızın dışına çıkmaya çalışın. Kültür korumamız ve geliştirmemiz gereken bir durumu ve yaşantı içeriğini tanımlar. Hep aynı şeyleri söylemek, üretmek ya da beğenmek kimseyi geliştirmez. Tersine kültürsüzleştirir. Bunu anlamak istemeyenler, yarattıkları boşluğun, başkalarınca doldurulduğunu da anlayamazlar. Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz. Artık yeni şeyler söylemek lazım.
Görüntüleme Sayısı: 130