Brezilya’dan Aliağa’ya sökülmek için yola çıkan ölüm gemisi Nae Sao Paulo ile ilgili sevindirici gelişme yaşandı. Bakan Kurum’dan: ‘Geminin Türk Kara Sularına Girmesine İzin Verilmeyecektir’ açıklaması geldi. Pekiyi bu gemi ile birlikte yeniden gündeme oturan ‘asbest’ nedir? Önümüzdeki 20 yıla dikkat çeken Göğüs Cerrahı Prof. Dr. Özkan Demirhan, önemli açıklamalarda bulundu.
1963-2000 yılları arasında Fransız donanmasında, sonrasında da Brezilya donanmasına kullanılıp hurdaya ayrılan Nae Sao Paulo adlı uçak gemisinin, İzmir’deki Aliağa Gemi Söküm Bölgesi’ne getirilip sökülmesi ile ilgili tartışmalar sürerken, yüreklere su serpen açıklama Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’dan geldi. Kurum, “Tehlikeli Madde Envanter Raporunun Bakanlığımıza sunulmaması nedeniyle; NAE Sao Paulo isimli gemi için verilmiş olan şartlı notifikasyon onayının iptal edilmesine karar verilmiştir. Bu karar doğrultusunda, geminin Türk kara sularına girmesine izin verilmeyecektir” açıklamasını yaptı. Pekiyi bu gemi ile birlikte yeninden gündeme gelen ‘asbest’nedir? Önümüzdeki 20 yıla dikkat çeken Göğüs Cerrahı Prof. Dr. Özkan Demirhan, önemli açıklamalarda bulundu.
Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Özkan Demirhan, ‘Bu ve bu gibi gemilerin ülkeye girmesi durumunda ne gibi tehlikelere yol açar sorusuna şöyle cevap verdi.
“Koruyucu tedbir alınsa dahi, yetersiz kalır. Tehlike çok büyük. Bu geminin benzeri hatta ikizi diyebileceğimiz Clemenceau uçak gemisinin, söküm raporlarında 760 tonu asbest olmak üzere, yaklaşık 1500 ton tehlikeli atık olduğu beyan edilmiştir. Böyle bir örnek varken başta söküm işinde çalışanlar olmak üzere çevrede yaşayanlar açısından ciddi risk teşkil edecektir. Bu süreçte yakın dönemde değil, gelecekte akciğer zarı kanserine (mezotelyoma) yakalanma riskini kat be kat artıracaktır. Zaten günümüzde kentsel dönüşüm nedeni ile önümüzdeki 20 yıl için mezotelyomada artış görülmesi bekleniyor. Çünkü asbest doğada kendiliğinden yok olan bir madde değildir her türlü doğa şartlarına oldukça dayanıklıdır.”
Yıkımı yapılan eski binalar ciddi risk oluşturuyor.
Asbeste bağlı gelişen en tehlikeli kanser türlerinden ‘mezotelyoma’nın önümüzdeki yıllarda çok ciddi bir risk oluşturabileceğini belirten Demirhan,” İstanbul dahil pek çok şehirde devam eden kentsel dönüşüm çalışmaları nedeni ile eski binaların yıkımına bağlı olarak çıkan kanserojen toz parçacıklarının (bunlardan en sık olanı ve bilineni özellikle asbest) akciğer zarı kanseri ve akciğer kanseri riskini artırmaktadır. Akciğer zarı kanserinin (malign mezotelyoma) en önemli nedeni olan asbest, asbestin yoğun bulunduğu beyaz toprağın özellikle belli yörelerde sık kullanımından dolayı lokal (bölgesel) olarak rastlanmakta idi. Ancak günümüzde bu risk kente göçten dolayı azalmıştır. Yaşadığımız bu dönemde özellikle kentsel dönüşümden dolayı bu risk artık şehirlerde daha fazladır. Çünkü 2010 yılında asbest yasaklanmadan önce ısıya ve yıpranmaya dayanıklı asbestli maddelerin kullanımı çok yoğun idi. Bundan dolayı önümüzdeki son 20-40 yıl içinde akciğer zarı kanseri (malign mezotelyoma) hastalığında artış olacaktır. Bir diğer risk grubu da gemi işinde çalışanlardır.” Şeklinde konuştu.
“Yıkım işinde çalışanların kirli, tozlu havaya maruz kalmamaları sağlanmalı”
Kentsel dönüşüm kapsamında eski binaların yıkımı esnasında yetkililerin ciddi önlemler alması gerektiğini vurgulayan Dr. Demirhan,” Burada yetkililere çok önemli iş düşmektedir. Kentsel dönüşümde yıkım esnasında gerekli tedbirler maksimum düzeyde alınmalı. Başta yıkım işinde çalışanların kirli, tozlu havaya maruz kalmamaları sağlanmalı. Yıkımın olabildiğince havayı kirletmemesi için gereken özen gösterilmelidir.” İfadelerini kullandı.
MEZOTELYOMA NEDİR?
Mezotelyoma çevresel faktörlerle direkt ilgili bir rahatsızlıktır. Tersane, tekstil, fren balatası, izolasyon maddeleri, çatı kaplama maddeleri, yanmaz maddeler ve gaz maskesi imalatında çalışan işçilerde asbest maruziyeti söz konusudur. Asbeste maruz kalan çalışanların kıyafetlerine dokunulması ile, aile üyeleri belirgin olarak asbeste maruz kalabilirler (Meslek dışı). Bunun dışında kırsal alanda, ak toprağın içinde bulunan kimyasallar da asbest etkisi yaratır. Uzun yıllar ülkemizin kırsal alanda yaşayanlar bu ak toprağı, ısı ve su yalıtımı amacıyla evlerin çatısında, duvarlarında ve hayvan barınaklarında yaygın olarak kullanmışlar. MPM işe ilk girmeyle başlayan mesleksel temastan genellikle 20-40 yıl sonra ortaya çıkar. MPM’nin genel olarak 50-70 yaş aralığında saptanır. Asbest veya erionite bağlı çevresel temas kırsal alanda doğumla başlar. Asbeste bağlı MPM hastalığın saptandığı yaş ülkemizde 50-55 yaş civarındadır. Erionit ile temaslı MPM olgularında ortalama yaş 40-50 yıl yaş aralığı arasındadır.
Belirtileri arasında batıcı göğüs- omuz ağrısı, nefes darlığı en belirgin özelliği olup nadir olarak öksürük, kilo kaybı, halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık, ateş, balgamdan kan gelmesi gibi belirtilerin yanı sıra tümörün büyümesine ve sinirler üzerine baskı yapması nedeni ile ses kısıklığı, kalp zarında sıvı birikmesine bağlı çarpıntı kalp yetmezliği gibi şikayetlere de neden olabilir.
Tanısında: Öncelikle asbest maruziyeti sorgulanmalıdır bunun içinde hastanın doğum yeri, yaşadığı çevre ve mesleği araştırılmalıdır. Sonra hastanın şikayetlerinden mezotelyoma şüphesi akıldan çıkmamalı. Mezotelyomada tanıyı genellikle klinik değerlendirme sonrası radyoloji ile birlikte göğüs cerrahisi koymaktadır. Mezotelyomanın hücre tipi kesinleştikten sonra; tedavisinde cerrahi, kemoterapi, radyoterapi, kombine tedavi seçenekleri vardır. Tanı ve hücre tipi kesinleştikten sonra erken evre mezotelyomada cerrahi tedavi uygulanır.
Görüntüleme Sayısı: 127