Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin düzenlediği söyleşide konuşmacı olarak yer aldı. İzmir’in Akdeniz Çanağı’nın en önemli kenti olduğunu söyleyen Başkan Soyer; “İzmir Türkiye’yi değiştirebilir” dedi.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi tarafından Tepekule Kongre Merkezi’nde “Sosyal Belediyecilik ve Yerelde Kalkınma” konulu söyleşi düzenlendi. İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Gürkan Erdoğan tarafından yapılan açılış konuşmasıyla başlayan etkinlik Başkan Soyer’in sunumuyla devam etti. Dünya siyaseti, yaşanan krizler, çözüm önerileri, Türkiye gündemi ve İzmir’le ilgili düşünceleri paylaşan Soyer, sunumunun ardından TMMOB üyelerinin sorularını da cevapladı.
69 Ülke Sınırlarına Duvar Örüyor
İlk olarak dünyada yaşananlarla ilgili konuşan Başkan Soyer dünyanın otoriter ve popülist bir insanlık krizi ile karşı karşıya olduğunu belirterek şunları söyledi: Bu kriz neoliberal politikaların çöktüğünü ve büyük bir çaresizlik içerisine girildiğini gösteriyor. Bu krizin belki de en belirgin özelliği birçok alanda birden yaşanıyor olması. İklim değişikliğinden enerjiye, yoksulluktan ceberrut hükümet politikalarına kadar çok çeşitli alanlarda kendini gösteriyor. Merkezi hükümetler krizlerin çözümünü sınırlarını muhkem hale getirerek çözeceklerini sanıyor. Biz bugünlerde ABD ile Meksika arasına örülmek istenen duvardan haberdarız ama 69 ülke sınırlarına duvar örüyor. Bir yandan da insanlık başka bir arayış içerisinde o da yerelleşmeyle ilgili. 2015 yılı Aralık ayında Paris’te iklim zirvesi düzenlendi. 190 ülkeden devlet başkanları katıldı bu zirveye ama ilk defa 400 belediye başkanı da davet edildi. Çünkü bu krizle yerelden başa çıkılabileceğini yani aşağıdan yukarıya ancak mücadele edilebileceğini anladılar. Arkasından yine 2015 yılından Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ni açıkladı. Daha sonra Habitat III zirvesi yapıldı. Tüm bu zirvelerde bir dizi çalışmalar yapıldı. Hepsinin ortak paydaşı şu: “İnsanlık bu krizleri yerelde çözebilir.” Özetle bir paradoks yaşıyoruz. Bir yandan otoriter ve popülist bir insanlık krizi bu sorunun ülke sınırları içinde çözülebileceğini düşündürürken bir yandan da şehirlerde başlayan hareketle çözüm aranıyor. Şehirlerde yaşanan harekete birkaç örnek vermek gerekirse, Hamburg’da dizel araçların şehre girişi yasaklandı. Kopenhag’daki trafik düzenlemesiyle bisiklet sayısı otomobil sayısını aştı. İsveç’te bazı şehirler çöp ithal ediyorlar kentin enerjisini üretmek için. Estonya’da bazı şehirler özel vize uygulamalarıyla start-up projelerine ev sahipliği yapıyor. Yine Barselona’da trafik düzenlenmesiyle motor gürültüsü %50 aşağıya çekildi ve yaya ve bisiklet yaygınlaştırıldı. Tüm bunlar çözümsüz ülke politikalarını yanında hayatı kolaylaştıran, çözümler üretebilen projeler olarak yerelde üretildi. Merkezi hükümet politikalarıyla bugünkü krizlerle başa çıkmanın mümkün olmadığı, çözümün yerelde olduğunu bir göstergesi bu.
Demokrasi ve Yerelleşme Gerekiyor
Tüm bunların hayata geçirilebilmesi için iki şey gerekiyor bunlar da demokrasi ve yerelleşme. Bu noktada ülkemizden örnek vermek istiyorum. Türkiye’de çok derinleşen bir ekonomik kriz var. Şöyle de bir öngörü var: Bu kriz 7-8 yıl sürecek. Türkiye’nin gayri safi milli hasılası 800 milyarlardan 500 milyarlar dolarlara düşecek. Ve araştırma şirketlerinden gelen çok acayip rakamlar var. Geçtiğimiz Ekim ayı verilerine göre Türkiye’nin sadece %12’sinin geliri giderinden fazla olmuş. %66’sı bir önceki aya göre daha çok borçlanmış. Nüfusun %80’i bunu ekonomik kriz olarak tanımlıyor ve %40’ı siyasetten ümidini kesmiş. Tüm bunlar gösteriyor ki önümüzdeki yıllarda çok büyük bir daralma ve yoksullaşma bizleri bekliyor. Bu tablonun yanında şunu da söylemek isterim. Türkiye bu ekonomik krizle bu kadar ayırışmış bir Türkiye olarak başa çıkamaz. Mutlaka ve mutlaka yeni bir ortak gelecek ütopyası, ortak bir başarı hikayesi ortaya koymak zorundayız. Yoksa bu daralma, küçülme kimsenin gözünün yaşına bakmayacak.
Sosyal Demokrasiye İhtiyacımız Var
Bugün sosyal demokrasiye her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Popülizm ve aşırı milliyetçiliğin hızla yükseldiği bu can yakıcı konjektörün panzehiri sosyal demokrasidir. Sosyal demokrasi, insanlığın diktatörlük, savaşlar ve büyük acılar pahasına ortaya koyduğu en insani yaşam modelidir. Ve arkasındaki güçlü tarih felsefi ve sosyal birikimle insanlığın geleceğinde de rol oynamaya devam edecek. Çünkü eşitlik ve adalet arayışı insanlığın en temel arayışlarından biri olmaya devam ediyor.
İzmir Türkiye’yi Değiştirebilir
Biliyorsunuz İzmir yüzlerce yıldır bir liman kenti. Akdeniz çanağının en güçlü liman kenti. Yüzlerce yıl böyle olmuş. İzmir tek başına Akdeniz çanağındaki ticaret hacminin %30’unu elinde tutarken, İstanbul %12’lerde, İskenderiye, Beyrut %’2lerde kalıyormuş. Bu liman kenti olmak bir yaşam kültür getirmiş İzmir’e. Liman kentlerinde pastayı büyütmek, paylaşmaktan geçer. Onun için İzmirliler, Ermeni’siyle, Yahudi’siyle, Fransız’ıyla, Levanten’iyle komşu olarak şehri büyütmüşler. Bir arada yaşama kültürü gelişmiş. Onun için Türkiye’nin herhangi bir yerinden gelen vatandaş 6 ay sonra İzmir’de İzmirliyim demeye başlar. Bu çok güçlü bir özelliktir. İkinci bir özelliği daha var İzmir’in. İzmir bütün Anadolu’nun Batı’ya açılan kapısı. Aynı zamanda Batı’nın da Anadolu’ya açılan kapısı. Yani buradan sadece üzüm, zeytin gitmemiş, Doğu’nun değerleri buradan çıkmış, Batı’nın erdemleri de buradan girmiş. Onun için hep ilkler İzmir’de olmuştur. İzmir Batıyla çok iç içe geçmiştir. Bu nedenle İzmir hep öncü kent olmuştur. İzmirlinin bu yaşam kültürü ile yepyeni bir gelecek inşa edilebilir. İzmir tekrar bu global dünyada Akdeniz’i bir global aktör haline getirebilir. Haritayı gözünüzün önüne getirin. Beyrut, İskenderiye, İzmir, Atina, Roma, Marsilya ve Barselona. Kentlerin giderek daha çok rol üstlendiği bu dünyada, bu 7 kent yepyeni bir kentler işbirliği kurabilir. Ortak markalardan, pazarlardan, tarım politikaları, turizm politikaları geliştirebilir, birlikte hareket ederek zenginliklerini büyütüp, bu global dünyada daha çok pay sahibi olabilir. O kentler ağı birlikte büyümeyi mümkün kılabilir.
Anfi Tiyatro Gibidir Şehrimiz
Bu kentte bir hayalim de şu. İzmir Anfi Tiyatro gibidir, sahnesi Körfez olan. Bütün çeperleri de oturaklar. Bizim sahnemiz biraz hareketsizdir, cansızdır renksizdir. Oysa o herkesin baktığı sahne cıvıl cıvıl rengarenk olabilir. Ama sadece ön sıradakiler için proje yapmamak lazım. Bu şehrin o sahneyi görmeyen arka sıraları var. Onlar bu şehirde yaşıyor. Perspektifi değiştirmek lazım. Bakış açısını değiştirip arka sıradakileri görmek, önceliği onlara vermek lazım. Ben bunun zamanının geldiğini düşünüyorum. İzmir bunu en güzel yapacak kenttir bu ülkede. Çünkü zaten kucaklaşmaya, sarılmaya çok hazırız. Arka sıradakilerle birlikte İzmir’de yeni bir hikaye yazmak lazım.
Söyleşinin ardından Başkan Soyer, katılımcılardan gelen soruları cevapladı. Soru cevap kısmının tamamlanmasıyla İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Gürkan Erdoğan, İl Koordinatörü Melih Yalçın, DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, KESK İzmir Şube Başkanı Mustafa Güven’le birlikte, Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer’e plaket vererek teşekkür ettiler.
Görüntüleme Sayısı: 102