İnsan vücudunda 100 trilyon hücre bulunduğu tahmin ediliyor. Bunun 10 misli kadar da yararlı bakterilerimiz var. Vücudun deri, ağız, vajina, bağırsaklar gibi çeşitli bölgelerinde yerleşmiş bu bakterilere o bölgenin “florası”, yeni adıyla “mikrobiyota”sı deniyor. Bağırsaktaki mikrobiyota ise 2 kilo ağırlığında ve hem işlevi hem de ağırlığı nedeniyle artık bir organ olarak kabul ediliyor. Bu yüzden bağırsak mikrobiyotası bizim için çok önemlidir.
Medicalpark İzmir Hastanesi, bu konuyu 26 Eylül Çarşamba Günü saat 12.30’da düzenleyeceği bir sempozyumla tartışacak. Hastanenin Ata Salonu’nda düzenlenecek sempozyum öncesi konuyla ilgili bilgi veren Medicalpark İzmir Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Op.Dr.Zafer Beken “İnsan vücudunda en fazla yer kaplayan, gastrointestinal kanalda kolonize olan bakteri, virüs, mantar gibi mikroorganizmalardan oluşan ve organ gibi işlev gören ekosistem “bağırsak mikrobiyotası” olarak adlandırılmaktadır. Önceleri normal flora olarak bildiğimiz bu ekosistemin özellikle tıpta ve teknolojideki gelişmeler sayesinde inanılmaz çeşitlilikte farklı türler içerdiği zamanla görüldü. Ama asıl ilgi çeken gelişmeler özellikle 2008 yılı sonrasında bir çok hastalığın mikrobiyota ile ilişkisini gösteren çalışmaların yayınlanmasıyla yaşandı.” dedi.
Birçok hastalıkla ilişkisi var
Öte yandan mikrobiyotanın insan sağlığını etkileyen faktörlerle yakından ilişkisi olduğunu belirten Medical Park İzmir Hastanesi Tıbbi Mikrobiyoloji Kliniği’nden Doç. Dr. Gülfem Terek Ece de “Bağırsak mikrobiyotasının kompozisyonu ve fonksiyonu, doğum şekli, anne sütü alımı, antibiyotik kullanımı ve beslenme gibi çeşitli faktörlerden etkilenmektedir. Yine stres, sigara kullanımı, egzersiz; mikrobiyota ile ilişkilendirilen diğer faktörlerdir. Bu faktörler arasında beslenme düzenlenebilir bir etmen olması nedeniyle büyük ilgi çekmektedir. Mikrobiyotayı etkileyen ilk diyetsel etmen anne sütü alma durumudur. Anne sütünden sonra, ek besinlere geçiş sürecinde seçilen besinler ve beslenme modeli mikrobiyotayı şekillendirmektedir.” dedi.
Önümüzdeki yıllarda mikrobiyotanın daha fazla gündeme geleceğini kaydeden Doç. Dr. Gülfem Terek Ece “Yetişkin dönemde mikrobiyotayı etkileyen diyetsel etmenlerin başında, diyetin karbonhidrat (özellikle posa), protein ve yağ içeriğinin geldiği görülmektedir. Yüksek hayvansal protein ve doymuş yağ; düşük posa ve karbonhidrat içeren diyetlerin bağırsak mikrobiyotasının zenginliğini ve çeşitliliğini azalttığı gösterilmiştir. Bugün kanser, diyabet, obezite, kardiyovasküler hastalıklar, bazı bağ dokusu hastalıkları, romatizmal hastalıklar, depresyon gibi bir çok hastalığın mikrobiyota ile ilişkisini gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Önümüzdeki yıllar bu ilişki ve mikrobiyotayı etkileyen faktörlerin çok konuşulacağını gösteriyor.” dedi.
Katılımın ücretsiz olacağı ve katılımcılara sertifika verilecek olan sempozyumun programı ise şöyle:
12:30 – 13:00 – KAYIT
13:15 – 13:30 – AÇILIŞ KONUŞMASI
Op. Dr. Zafer Beken
İzmir Medical Park Hastanesi Başhekimi
13:30 – 13:50 – MİKROBİYOTA ve BİREYSEL TIP
Prof. Dr. Mustafa ALTINDİŞ
Sakarya Üniversitesi Tıp fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji AD
13:50 – 14:10 – ÇEVRESEL FAKTÖRLER ve MİKROBİYOTA
Doç. Dr. Gülfem ECE
İzmir Medical Park Hastanesi Tıbbi Mikrobiyoloji Laboratuvarı
14:10 – 14:30 – İRRİTABL BARSAK SENDROMU ve MİKROBİYOTA
Doç. Dr. Ahmet Yekta TÜZÜN
İzmir Medical Park Hastanesi Gastroenteroloji Kliniği
14:30 – 15:00 – KAHVE ARASI
15:00 – 15:20 – MİKROBİYOM ve KANSER
Prof. Dr. Hakan ABACIOĞLU
İzmir Ekonomi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı
15:20 – 16:00 – FEKAL MİKROBİYOTA TRANSFERİ
Prof. Dr. Ahmet UYGUN
GATA Gastroenteroloji BD
16:00 – 17:00 – SORULAR ve KAPANIŞ
Görüntüleme Sayısı: 181