Yıl 1999; Adnan Oktar’ın müritlerinden, Sabatayist Dr. Oktar Babuna lösemi’ye yakalanmıştı, Adnan Hoca’nın müritleri büyük bir kampanya düzenlediler. Tüm medya kampanyaya destek vermişti. Sanat, siyaset ve bilim dünyasından pek çok ünlü kampanyaya kan ve ilik vererek katıldı. Sanat dünyasından Yeşim Salkım bilim dünyasından Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, ilk kan verenler arasındaydı…
Uygun ilik Nisan-1999’da ABD’de bulunmuştu ama Temmuz-1999 itibariyle ilik bağış kampanyası sürdürüldü ve kanların Sağlık Bakanlığı izni alınmadan ABD’ye gönderildiğini öğrenen Sağlık Bakanlığı kampanyayı durdurdu. ABD’ye gönderilen 160.000 ilik ve kan örneğinden 120.000’i ABD’de kayboldu. Üstelik kanın gönderildiği laboratuar Türkiye’den 3.4 milyon dolar tahlil ücreti talep etti. Kemik iliği nakli için düzenlenen kan ve bağış toplama kampanyasının arkasında gizli bir amacı bulunan bir “örgüt” olduğu kanısına varan Sağlık Bakanlığı, aralarında Babuna’nın da bulunduğu altı kişi hakkında soruşturma açtı. Kampanya durdurulması üzerine Medya ve siyasi çevreler Bakanı Durmuş’a, saldırmışlardı…
Çok ilginçtir, Oktar Babuna, çok kısa sürede hastalığından kurtulduğunu atlattı… Bakan Osman Durmuş, galiba haksız değildi.
Adnan Hoca’nın ünlü müridi Oktar Babuna “lösemiye” yakalanmıştı.
Adnan Hocacılar ilik nakli için seferber oldular. İstanbul Lütfü Kırdar Salonu üs olarak kuruldu, milyonlara “kan bağışı yapmaları” için çağrıda bulunuldu. Binlerce kişi kan verdi. Sonra bu kanlar gizlice Amerika’ya gönderildi. Oradaki uzmanlar kanları inceleyecek ve Oktar Babuna’ya uygun bir verici bulurlarsa ilik nakli yapılacaktı.
İşte tam o sırada Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un açıklaması kamuoyuna bomba gibi düştü. Durmuş, “ABD özel bir operasyonla binlerce kişiden kan topladı. Bunların asıl amacı Türk genini keşfedip bize karşı ilaç yapımında kullanmak.” sözüne kamuoyunda büyük bir tepki oluşmuştu. Sonra olay unutuldu gitti…
Adnan Hoca operasyonu sonrası bir arkadaşımla sohbet ediyordum.“Neler olmuyor ki Türkiye’de, terör, Akademisyenlerin bile dolandırıldığı, yolsuzluk, demokrasimize göz diken FETÖ’cülerin ve adamlarının hukuk ihlalleri, ne olacak dedim. Arkadaşım, durdu sonra birden “Yahu Osman Durmuş doğru söylemiş” dedi. Durmuş 20 yıl önce “genimizle oynuyorlar” dediğinde bizler henüz gen teknolojisinin ulaştığı aşamayı bilmiyorduk. 20 yıl içinde gen teknolojisi ile nelerin yapıldığını artık biliyoruz. Gönderilen, ilaç, gıda ve eşyalara yüklenen bazı kimyasallarla zihnimiz dumura dönmüş olmasın” dedi…
Adnan Oktar’ın kendisini “Nurcu” olarak nitelendirmesi, Tahşiyeciler olarak anılan Nurcu grubun manevi lideri olması, Rahmete eren Nazıım Kıbrısi gibi Nakşî, Said Özdemir ve Mehmet Talu gibi nurcu liderlerin onun hakkında övücü sözler söylemesi, 1990’lı yılların sonunda Adnan Oktar cemaatine operasyon yapan zamanın İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın “Onları içeriye aldığında o dönem parlamentodaki siyasi partiler, özellikle Fazilet Partisi vekillerinden bazıları ‘Bunlar iyi çocuklar. Bunları bırakın’” diye siyaseten baskı yapması da, Adnan Oktar’ın İslami gruplarca korunduğunu gösteriyordu…
Bana göre, Adnan Oktar operasyonu çok geç kalmış ama çok önemli bir operasyon olduğu ortadadır. Eğer dibine kadar gidilirse çok çirkin ilişkiler ağı ve ihanet sarmalı ile belki de İsrail ile ABD casusluğu bile ortaya çakabilir. Tutuklama gerekçesinin yarısı bile sübut olsa, dünyanın en büyük suç örgütlerinden birisiyle karşı karşıyayız demektir…
Sanırım bu suç örgütün ilk büyük operasyonu da “kan bağışı kampanyası” idi. Dönemin Sağlık Bakanı Osman Durmuş’tu. Şimdi silah ve tarihi eser ve daha gizli neler olduğu ortaya çıkacak. Bu operasyona destek veren Devlet büyüklerini, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu ve Türk Polisini kutluyorum…
Görüntüleme Sayısı: 125